11 Kasım 2019 Pazartesi

Pelin Altuntaş Röportajı / Bir Değişimin Hikayesi


     Harika bir yardım konserinde tanıdım Pelin Hanım'ı. Yüksek aurası, enerjisi, farklı görüntüsüyle ve alçak gönüllüğü, sıcak gülümsemesiyle; yardım için diyar diyar gezdiği o kimliğine yakışır bir kucaklayıcılık ve sahipleniş vardı enerjisinde. Hemen sohbete koyulduk ve şaştım kaldım... Türk Hava Yollarından emekli bir hostes ile konuşuyormuşum haberim yokmuş. Sadece hostes de değil, Purser denilen "Amirin amiri" gibi de bir vasfı var... Aman Allah'ım çok havalı... Ya hikayesi? O da ayrıntıda. Hadi okuyalım....
    
        Sizi tanıyabilir miyiz öncelikle Pelin Hanım? 

İsmim Pelin Altuntaş 20.05.1978 tarihinde dünyaya geldim. Annem TED Kolejinden emekli bir öğretmen, babam Demir Çelik Fabrikasından emekli oldukça espritüel ve eğlenceli bir adam. Açıkçası son derece sosyalist ve enetelektüel bir ailede yetiştim. Şuan itibari ile aileme de ters bir konumda olduğumu söyleyebilirim. Kendime dönecek olursam, her genç gibi ben de dönem dönem metalci ,rockçı, hiphopçı ya da 90’lar öncesinde oluşmuş tüm akımlara kendimce tabiri caizse takıldım. Ama hep farklı bir kişiliğim oldu. Yani kız çocuklarının aksine ben arabaları sevdim, motorları sevdim. Formula1 yarışlarından, drifitlerden hoşlandım. Araba kaçırıp , gezen yaramaz erkek çocuklarıyla oynadım. .bakış açım her zaman macera ve heyecan oldu o zamanlar. Klasik ergen bir genç kız olmadım. Bordo – siyah oje sürüp makyajla kendini canavara benzeten bir gruptan olmadım yani. Değişik şeyleri sevdim, klasiklerden hazzetmedim. Uçmak istedim mesela, gökyüzü hep cazip geldi. Dünyayı gezmek, değişik kültürleri tanımak gibi zevklerim oldu.

Sizde beni etkileyen en önemli şey değişiminiz.  Tutuldum kaldım. Değişirken asimile olmamanız da ayrı bir takdirlik durum. Neydiniz ne oldunuz anlatabilir misiniz?

Dinim İslam evet. Çok geç tanıştım gerçek İslam ile. Çünkü din benim için ortaokul ve lisede görmüş olduğum Din kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden öteye gitmemişti. Ta ki 6 sene evveline kadar içimde hep hissettiğim , dolduramadığım bu boşluğu namazla kapatmayı öğrenene kadar.Bu bana gerçekten çok iyi geldi. Fark ettim ki kalpler ancak Allah’ı andıkça feraha erebiliyormuş. Bu süreçte hem THY’de olan görevime devam ettim, hem de dinimi öğrenmeye başladım. Yapı olarak araştıran, garantici ve şüpheci bir kişiliğim var. Okumayı ve bilgi almayı çok sevdiğim için, İslami ve dini kitaplar almaya ve araştırmaya koyuldum. Çünkü benim kişiliğimde bir inanca bilgisizce yürümek yoktur. Tabi bu süreçte hem iş, hem aile , hem de sosyal hayatımı yeni yaşam tarzıma uydurmaya çalıştım. Mümkün mertebe sünnet esasına göre düzenlemeye çalıştığım hayatıma alışmak da keyif vermeye başladı. Ben yapı olarak eğlenceli ve neşeli bir insanım. Kendimi sabırlı ve fazla verici olarak niteleyebilirim. Bu özelliklerimden hiçbirisinde değişim olmadı. Aksine daha da fazlalaştı. Güzel olan şey, sizi yaratıcınıza yaklaştıran o kadar fazla hareket varken bunları fark etmenin verdiği o his. Paha biçilmez bir huzur...

"12 SAATTE DEĞİŞTİM. KARARIMI 12 SAATTE UYGULADIM"...


Şimdi ne olduğunuz kısıma geliyorum... İslami anlamda, tasavvufi anlamda dış görünüşe de varan kati bir dönüşüm bu. Bunu anlatır mısınız? İslam ile nasıl hemhal oldunuz.

Dış görüntü yani kabuk kısmına gelelim. İşin en kolay yanı bu oldu benim için. Ben hep bir şeyi yaparken uç denilen o köşelerde oldum. Önceki hayatımda da hep uçlarda olan biriydim. Kokoş, süslü fazla feminen denen o gruptaydım. Hani süslülüğün bir tık üstü gibi. Otrişler, kürkler, şapkalar, frapan denebilen giysiler.  Bir modacı gibi ince ve alışılmamış tarzdan, sadeliğe ve tesettüre giden bir yol.  Elbette başlarda zorlandım. O ayrı... Bir günde verdiğim bir karar oldu. Birkaç hafta üst üste gördüğüm bir dizi rüyadan ilham alarak bu daveti kabul ettim. Kararı uygulama ve netleştirme sadece 12 saatte oldu.  Tüm gardorubumu boşaltıp, yerlerine sade, dikkat çekici olmayan ve tesettür tanımına uyan giysilerle değiştirdim. Bir kitapta okuduğum bir cümle bu eylemi gerçekleştirmemde bana yardımcı oldu.” Neden çakıl taşları sokakta her yerde karşımıza çıkarken, zümrüt, pırlanta, elmas ve yakut gizli de saklıdır? Bir çakıl taşını kadifelere sarıp kasada saklamazsınız. Ama elması yakutu vs. saklar, korursunuz. Bu değerindendir .Herkesin kolayca görebileceği bir şey neden kıymetli olsun? Kapanan, saklanan şeyler daha kıymetlidir”...  Sözleri beni bu anlamda etkiledi açıkçası. “Kadın; korunmalı, muhafaza edilmeli “diye buyurur yüce Allah. Ayetler de bunu ince detayına kadar belirtir. Mantık olarak da bu böyledir. Herkesin gördüğü ve ulaştığı bir şey özel değildir. Ben de kendimce özel olmayı seçtim. Hatta kapanma üzerine okuduğum kat’i ayetlerden sonra gelebilecek tüm negatif yorumlara da cevabım oluştu. “Hakkın hatrı Aladır, başka hatra feda edilmez” diyerek bu yola girdim.


Peki geçmiş nasıldı? Tanıştığımızda bana “çok hızlıydım” dediniz. Nasıl bir hızdı bu?

Geçmiş oldukça dünyevi, eğlence hayatı bol, aslında şimdi bakınca ne kadar da boş. Hızlılık derken; tüm dünya genelinde nerede değişik bir şey varsa ben ve eşim oradaydık. Hani şu magazin dergilerinde poz poz paylaşılan uluslararası eğlenceler gibi. Sürat, ses, limitsiz işler, ne hayal edebilirsen...


Hostesliğe gelelim... Purser’dınız... Yani “Amirin amiri”... Bu hızlılığın bu kariyer ile alakası var mı?

Hostesliği çok severek yaptım. Hem gezmek, hem farklı kültürler, hem de kazanç... Tabi gidilen her ülkenin maximum eğlencesi de var.  Çok çalışkan ve yardımsever bir insan oluşum da mesleki ilerlememi çabuklaştırdı diyebilirim...

" EŞİM BAŞIMA GELMİŞ EN GÜZEL ŞEY" 


Evlisiniz aynı zamanda ve bir çocuğunuz var. Purser iken evliliği idare etmek kolay mıydı?

Evlilik başlı başına bir maharet hele de böyle bir işi yapıyorsanız. Ayda birkaç gece evinizden binlerce kilometre uzakta kalmak. En başta anlayışlı bir eş ve düzen gerektirir. Ben çok şanslıydım. Eşim evliliğimizden önce de benim en iyi dostum, en iyi arkadaşımdı. Ruh eşimdi o derece... Eşim her attığım adımda arkamda bir kale gibi duran ve elimi alsa bırakmayan koskoca yüreği olan harika bir adam. Şimdi iki defa hac görevi yapıp, hem affroad , kamp, dalgıçlık, yamaç paraşütü gibi aktivitelere hala ara vermeden yapan, benden on kat daha hızlı bir adamdır kendisi. Bu hayatta başıma gelmiş en güzel şey eşim. Tabi ondan bana hediye kızım... Evliliğimiz; sevgi,saygı,anlayış ve aşk üzerinde durduğundan işimde hiç problem yaşamadık...

Tekrar dönüşüme gelecek olursak; nasıl bağ kurdunuz eski yaşamınızla? İlişki var mı eski ve yeni siz arasında?

Eski hayatımla elbette sosyal anlamda bağım var. Çevremdeki bazı insanlar yeni  Pelinden hoşlanmasalar da, zaman zaman görüştüklerim var. Özellikle ailemden ve yakın çevremden. En büyük negatif eleştiriler annem,babam ve yakın akrabalarımdan geldi. Baş etmek zordu tabii. Hep şu cümleyi kurdular: “ Her zaman uçlarda olmak zorunda mısın?” Evet, galiba ben uçları seviyorum.Yani ya hep, ya hiç var bende. Bir şeyi yapacaksam hakkıyla yaparım. Klasik Boğa kadını... Kesin olarak söyleyebilirim ki; yeni ben’i çok seviyorum. Tesettürü bu kadar sevebileceğimi asla düşünemezdim.


"SÜSLÜMAN DEĞİLİM" 



Tanıştığımız o benim de solisti olduğum o  muhteşem konser günü “ben” Süslüman” değilim” demiştiniz. Çokça duyduğumuz bir tabir. Siz ne amaçla kullandınız açar mısınız? Nedir süslümanlık...

Süslümanlık nedir? Hemen açıklayayım.Toplumsal baskı sebebiyle tesettürün amacının farkına varmadan kapanmış, içinde yaşadıkları açlığı üzerlerine giydikleriyle pazarlayan kişilerdir. Zengin bir eş ya da aile mensubu olan bu kişiler, yürüyen servet gibi ortada dolaşıp, şov yaparlar. Ve tesettürün amacı dikkat çekmemek iken, onları eşarplarını bağlamalarından, elleri ayaklarına, gözlüklerine ve çantalarına bakarak 250 metre öteden tanıyabilirsiniz. Yardım kermesleri adı altında beş yıldızlı otellerde ve yalılarda görebilirsiniz. Kollarındaki mücevherler  bir okul açmaya ve binlerce yetimi doyurmaya yetecekken, ayetleri paylaştıkları yerler Londra Harrods, Paris, Champselysees olur bu süslüman ablaların. Çok şükür onlardan değilim. Benim karizmam biraz doğuştan diyelim.

  Mesela direkt bana el verdiniz. Tokalaştık... Son derece örtülü ve muhafazakar görünümünüzle zıt değil mi?

Mesleğim sebebi ile pr işi yaptım uzun yıllardır. Eğer bir insan size elini uzatıyorsa geri çevirmek kabalık ve kibirdir. Dinimizce hoş karşılanmayan bir durum aslında derine indiğimde bunun bile kadını koruma ve erkeği günahtan alıkoyma olduğunu görüyoruz. Bunun ile ilgili makale yazabilirim ama daha sonra...

"HAKKIN HATRI ALADIR. BAŞKA HATRA FEDA EDİLMEZ"...

    Son olarak bize tasavvufi anlayışınızı ve Allah bilincinizi anlatır mısınız? Değişiminizin ve dönüşümünüzün gençlere hangi sözlerle örnek olmasını istersiniz?

 Allah bilinci çok derin ve fevkalade ince bir konu. Kelimelere sığdırarak, kendi tasvirimle az da olsa anlatmaya çalışacağım.Allah inancım beni bambaşka biri olmaya itti diyebilirim.  Son viteste giderken birden ani bir frenle değişti her şey. Kalbimde dolduramadığım bir boşluk vardı.Arzu ettiğim hemen hemen her şey oldu.Çok şükür.Ancak ne kadar mutlu veya rahat olursam olayım adını koyamadığım ve çözemediğim bir ince sızı vardı içimde.Benim için dönüm noktası tevekkülün ne olduğunu araştırmakla başladı.Yapı olarak oldukça sabırlı birisiyimdir.Lakin bam teli atınca dünyayı görmeyenlerden diyebiliriz.Bir kitap okumuştum.Beni çok etkiledi. Sufizm içerikli bir kitaptı.Tevekkülü,şükrü ve sabrı anlatıyordu.Kendimdeki eksikleri aramaya başladım.Dört büyük kitabı roman gibi okumuş,üstelik üniversite dönemimde İncil’i Aramice den Latinceye ödev olarak çevirmiştim.Hepsinin ortak noktası manada aynıydı.Sadece anlatım ve uygulama anlamında büyük deformasyonlar vardı.Ama kuran-ı kerim inanılmaz bir kitap.Adeta dünyanın kullanma kılavuzu gibi.Çünkü aradığınız her sorunun cevabını kendinizi vererek okursanız bulabiliyorsunuz.Bu süreçten geçerken bir çok kitap okudum.Hadis kitapları,ilmihaller,makaleler ve tasavvuf üzerine yazılan bir çok eser.Her gün yeni bir şey öğrenerek devam etti bu.Okumayı çok severim.Bizlere ilk gelen Alak suresinin ilk kelimesiydi oku.Benim kendi çevreme ve dostlarıma söylediğim hep bu.Okumalısınız.Çünkü Allah bizlere akıl vermiş,bizi tüm kainatta farklı kılan bu özelliğin hakkını vermeliyiz.Ben pek sağı solu dinlemekten haz etmem.Araştırır,öğrenir ve geçirebildiğim kadar hayatıma geçirmeye çalışırım.Bir başkasının yorumladığı doğru eğer benim kitabıma da uyuyorsa dinlerim.Ama dediğim gibi araştırmak ve öğrenmek mühim olan.İslam dini o kadar mükemmel ve hümanist ki aslında.Maalesef bizler bunu önyargılarımızın arasına atıp,yaşamaya korkuyoruz.İslam bir kadının örtünmesini şöyle açıklar.Bir çakıl taşı ve bir elmasla.Misal çakıl taşını her yerde bulabilirsin.Saklamana gerek kalmaz.Ama bir elması alıp,kadife keselerde, kasalarda saklarsın. Değerlidir çünkü.Herkesin gözlerinin dokunmasına razı olmazsın.Kadın da elmas gibidir.İslam kadını bir kraliçe değerli bir elmas gibi görür.Korunması ve saklanmasını incitilmemesi adına ayetlerde belirtir.Benim anlayışım da bu yönde değişti.Ama bir kadının kendine yapabileceği en güzel şey Allah’ın ayetini taşıyabilmek.Ama hakkıyla.Bir tekstilden ibaret olmadığının anlamına vararak.Hiç beceremem sanıyordum ama hayatıma o kadar güzel adapte oldu ki...Yolum hak yolu dedim.Madem bu yola girdim.Hakkıyla yapayım istedim.Ve ne zaman nefsim ters bir şey söylese...Tek bir cümle kuruyorum.Hakkın hatrı Âlâdır,başka hatra fedâ edilmez diyorum.

Ben de Eyvallah diyorum ve çok teşekkür ediyorum. Bu güzel, samimi, içten paylaşımlarınız için. Çekinmeden, açık yüreklilikle aktardığınız için. Umarım anlattıklarınız değişmek isteyen insanlara örnek olur ve hatta rol model. Kapalılığın, ya da kapanan insanların da farklı kesimlerden olabileceğinin çok güzel bir örneğisiniz. Çok teşekkür ederim.

Sevgi ve saygılarımla...

İbrahim Akgün

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder