Harika bir yardım konserinde tanıdım Pelin Hanım'ı. Yüksek aurası, enerjisi, farklı görüntüsüyle ve alçak gönüllüğü, sıcak gülümsemesiyle; yardım için diyar diyar gezdiği o kimliğine yakışır bir kucaklayıcılık ve sahipleniş vardı enerjisinde. Hemen sohbete koyulduk ve şaştım kaldım... Türk Hava Yollarından emekli bir hostes ile konuşuyormuşum haberim yokmuş. Sadece hostes de değil, Purser denilen "Amirin amiri" gibi de bir vasfı var... Aman Allah'ım çok havalı... Ya hikayesi? O da ayrıntıda. Hadi okuyalım....
Sizi tanıyabilir miyiz öncelikle Pelin Hanım?
İsmim Pelin Altuntaş 20.05.1978 tarihinde
dünyaya geldim. Annem TED Kolejinden emekli bir öğretmen, babam Demir Çelik
Fabrikasından emekli oldukça espritüel ve eğlenceli bir adam. Açıkçası son
derece sosyalist ve enetelektüel bir ailede yetiştim. Şuan itibari ile aileme
de ters bir konumda olduğumu söyleyebilirim. Kendime dönecek olursam, her genç
gibi ben de dönem dönem metalci ,rockçı, hiphopçı ya da 90’lar öncesinde
oluşmuş tüm akımlara kendimce tabiri caizse takıldım. Ama hep farklı bir
kişiliğim oldu. Yani kız çocuklarının aksine ben arabaları sevdim, motorları
sevdim. Formula1 yarışlarından, drifitlerden hoşlandım. Araba kaçırıp , gezen
yaramaz erkek çocuklarıyla oynadım. .bakış açım her zaman macera ve heyecan
oldu o zamanlar. Klasik ergen bir genç kız olmadım. Bordo – siyah oje sürüp
makyajla kendini canavara benzeten bir gruptan olmadım yani. Değişik şeyleri
sevdim, klasiklerden hazzetmedim. Uçmak istedim mesela, gökyüzü hep cazip
geldi. Dünyayı gezmek, değişik kültürleri tanımak gibi zevklerim oldu.
Sizde beni etkileyen en önemli şey
değişiminiz. Tutuldum kaldım. Değişirken
asimile olmamanız da ayrı bir takdirlik durum. Neydiniz ne oldunuz anlatabilir
misiniz?
Dinim İslam evet. Çok geç tanıştım gerçek İslam ile. Çünkü din benim için ortaokul ve lisede görmüş olduğum Din kültürü
ve Ahlak Bilgisi dersinden öteye gitmemişti. Ta ki 6 sene evveline kadar içimde
hep hissettiğim , dolduramadığım bu boşluğu namazla kapatmayı öğrenene kadar.Bu
bana gerçekten çok iyi geldi. Fark ettim ki kalpler ancak Allah’ı andıkça
feraha erebiliyormuş. Bu süreçte hem THY’de olan görevime devam ettim, hem de
dinimi öğrenmeye başladım. Yapı olarak araştıran, garantici ve şüpheci bir
kişiliğim var. Okumayı ve bilgi almayı çok sevdiğim için, İslami ve dini
kitaplar almaya ve araştırmaya koyuldum. Çünkü benim kişiliğimde bir inanca
bilgisizce yürümek yoktur. Tabi bu süreçte hem iş, hem aile , hem de sosyal
hayatımı yeni yaşam tarzıma uydurmaya çalıştım. Mümkün mertebe sünnet esasına
göre düzenlemeye çalıştığım hayatıma alışmak da keyif vermeye başladı. Ben yapı
olarak eğlenceli ve neşeli bir insanım. Kendimi sabırlı ve fazla verici olarak
niteleyebilirim. Bu özelliklerimden hiçbirisinde değişim olmadı. Aksine daha da
fazlalaştı. Güzel olan şey, sizi yaratıcınıza yaklaştıran o kadar fazla hareket
varken bunları fark etmenin verdiği o his. Paha biçilmez bir huzur...
"12 SAATTE DEĞİŞTİM. KARARIMI 12 SAATTE UYGULADIM"...
Şimdi ne olduğunuz kısıma geliyorum... İslami anlamda, tasavvufi anlamda dış görünüşe de varan kati bir dönüşüm bu. Bunu anlatır mısınız? İslam ile nasıl hemhal oldunuz.
Dış görüntü yani kabuk kısmına gelelim.
İşin en kolay yanı bu oldu benim için. Ben hep bir şeyi yaparken uç denilen o
köşelerde oldum. Önceki hayatımda da hep uçlarda olan biriydim. Kokoş, süslü
fazla feminen denen o gruptaydım. Hani süslülüğün bir tık üstü gibi. Otrişler,
kürkler, şapkalar, frapan denebilen giysiler.
Bir modacı gibi ince ve alışılmamış tarzdan, sadeliğe ve tesettüre giden
bir yol. Elbette başlarda zorlandım. O
ayrı... Bir günde verdiğim bir karar oldu. Birkaç hafta üst üste gördüğüm bir
dizi rüyadan ilham alarak bu daveti kabul ettim. Kararı uygulama ve netleştirme
sadece 12 saatte oldu. Tüm gardorubumu
boşaltıp, yerlerine sade, dikkat çekici olmayan ve tesettür tanımına uyan
giysilerle değiştirdim. Bir kitapta okuduğum bir cümle bu eylemi
gerçekleştirmemde bana yardımcı oldu.” Neden çakıl taşları sokakta her yerde
karşımıza çıkarken, zümrüt, pırlanta, elmas ve yakut gizli de saklıdır? Bir
çakıl taşını kadifelere sarıp kasada saklamazsınız. Ama elması yakutu vs. saklar, korursunuz. Bu değerindendir .Herkesin kolayca görebileceği bir şey
neden kıymetli olsun? Kapanan, saklanan şeyler daha kıymetlidir”... Sözleri beni bu anlamda etkiledi açıkçası.
“Kadın; korunmalı, muhafaza edilmeli “diye buyurur yüce Allah. Ayetler de bunu
ince detayına kadar belirtir. Mantık olarak da bu böyledir. Herkesin gördüğü ve
ulaştığı bir şey özel değildir. Ben de kendimce özel olmayı seçtim. Hatta
kapanma üzerine okuduğum kat’i ayetlerden sonra gelebilecek tüm negatif
yorumlara da cevabım oluştu. “Hakkın hatrı Aladır, başka hatra feda edilmez”
diyerek bu yola girdim.
Peki geçmiş nasıldı? Tanıştığımızda bana “çok hızlıydım” dediniz. Nasıl bir hızdı bu?
Geçmiş oldukça dünyevi, eğlence hayatı bol,
aslında şimdi bakınca ne kadar da boş. Hızlılık derken; tüm dünya genelinde
nerede değişik bir şey varsa ben ve eşim oradaydık. Hani şu magazin
dergilerinde poz poz paylaşılan uluslararası eğlenceler gibi. Sürat, ses,
limitsiz işler, ne hayal edebilirsen...
Hostesliğe gelelim... Purser’dınız... Yani “Amirin amiri”... Bu hızlılığın bu kariyer ile alakası var mı?
Hostesliği çok severek yaptım. Hem gezmek,
hem farklı kültürler, hem de kazanç... Tabi gidilen her ülkenin maximum
eğlencesi de var. Çok çalışkan ve
yardımsever bir insan oluşum da mesleki ilerlememi çabuklaştırdı diyebilirim...
" EŞİM BAŞIMA GELMİŞ EN GÜZEL ŞEY"
Evlisiniz aynı zamanda ve bir çocuğunuz var. Purser iken evliliği idare etmek kolay mıydı?
Evlilik başlı başına bir maharet hele de
böyle bir işi yapıyorsanız. Ayda birkaç gece evinizden binlerce kilometre
uzakta kalmak. En başta anlayışlı bir eş ve düzen gerektirir. Ben çok
şanslıydım. Eşim evliliğimizden önce de benim en iyi dostum, en iyi
arkadaşımdı. Ruh eşimdi o derece... Eşim her attığım adımda arkamda bir kale
gibi duran ve elimi alsa bırakmayan koskoca yüreği olan harika bir adam. Şimdi
iki defa hac görevi yapıp, hem affroad , kamp, dalgıçlık, yamaç paraşütü gibi
aktivitelere hala ara vermeden yapan, benden on kat daha hızlı bir adamdır
kendisi. Bu hayatta başıma gelmiş en güzel şey eşim. Tabi ondan bana hediye kızım...
Evliliğimiz; sevgi,saygı,anlayış ve aşk üzerinde durduğundan işimde hiç problem
yaşamadık...
Tekrar dönüşüme gelecek olursak; nasıl bağ
kurdunuz eski yaşamınızla? İlişki var mı eski ve yeni siz arasında?
Eski hayatımla elbette sosyal anlamda bağım
var. Çevremdeki bazı insanlar yeni
Pelinden hoşlanmasalar da, zaman zaman görüştüklerim var. Özellikle
ailemden ve yakın çevremden. En büyük negatif eleştiriler annem,babam ve yakın
akrabalarımdan geldi. Baş etmek zordu tabii. Hep şu cümleyi kurdular: “ Her
zaman uçlarda olmak zorunda mısın?” Evet, galiba ben uçları seviyorum.Yani ya
hep, ya hiç var bende. Bir şeyi yapacaksam hakkıyla yaparım. Klasik Boğa
kadını... Kesin olarak söyleyebilirim ki; yeni ben’i çok seviyorum. Tesettürü bu
kadar sevebileceğimi asla düşünemezdim.
"SÜSLÜMAN DEĞİLİM"
Tanıştığımız o benim de solisti olduğum o muhteşem konser günü “ben” Süslüman” değilim”
demiştiniz. Çokça duyduğumuz bir tabir. Siz ne amaçla kullandınız açar mısınız?
Nedir süslümanlık...
Süslümanlık nedir? Hemen
açıklayayım.Toplumsal baskı sebebiyle tesettürün amacının farkına varmadan
kapanmış, içinde yaşadıkları açlığı üzerlerine giydikleriyle pazarlayan
kişilerdir. Zengin bir eş ya da aile mensubu olan bu kişiler, yürüyen servet
gibi ortada dolaşıp, şov yaparlar. Ve tesettürün amacı dikkat çekmemek iken,
onları eşarplarını bağlamalarından, elleri ayaklarına, gözlüklerine ve
çantalarına bakarak 250 metre öteden tanıyabilirsiniz. Yardım kermesleri adı
altında beş yıldızlı otellerde ve yalılarda görebilirsiniz. Kollarındaki
mücevherler bir okul açmaya ve binlerce
yetimi doyurmaya yetecekken, ayetleri paylaştıkları yerler Londra Harrods,
Paris, Champselysees olur bu süslüman ablaların. Çok şükür onlardan değilim.
Benim karizmam biraz doğuştan diyelim.
Mesela direkt bana el verdiniz. Tokalaştık...
Son derece örtülü ve muhafazakar görünümünüzle zıt değil mi?
Mesleğim sebebi ile pr işi yaptım uzun
yıllardır. Eğer bir insan size elini uzatıyorsa geri çevirmek kabalık ve
kibirdir. Dinimizce hoş karşılanmayan bir durum aslında derine indiğimde bunun
bile kadını koruma ve erkeği günahtan alıkoyma olduğunu görüyoruz. Bunun ile
ilgili makale yazabilirim ama daha sonra...
"HAKKIN HATRI ALADIR. BAŞKA HATRA FEDA EDİLMEZ"...
Son olarak bize tasavvufi anlayışınızı ve Allah
bilincinizi anlatır mısınız? Değişiminizin ve dönüşümünüzün gençlere hangi
sözlerle örnek olmasını istersiniz?
Allah bilinci çok
derin ve fevkalade ince bir konu. Kelimelere sığdırarak, kendi tasvirimle az da
olsa anlatmaya çalışacağım.Allah inancım beni bambaşka biri olmaya itti
diyebilirim. Son viteste giderken birden ani bir frenle değişti
her şey. Kalbimde dolduramadığım bir boşluk vardı.Arzu ettiğim hemen hemen her şey
oldu.Çok şükür.Ancak ne kadar mutlu veya rahat olursam olayım adını koyamadığım
ve çözemediğim bir ince sızı vardı içimde.Benim için dönüm noktası tevekkülün
ne olduğunu araştırmakla başladı.Yapı olarak oldukça sabırlı birisiyimdir.Lakin
bam teli atınca dünyayı görmeyenlerden diyebiliriz.Bir kitap okumuştum.Beni çok
etkiledi. Sufizm içerikli bir kitaptı.Tevekkülü,şükrü ve sabrı anlatıyordu.Kendimdeki
eksikleri aramaya başladım.Dört büyük kitabı roman gibi okumuş,üstelik
üniversite dönemimde İncil’i Aramice den Latinceye ödev olarak
çevirmiştim.Hepsinin ortak noktası manada aynıydı.Sadece anlatım ve uygulama
anlamında büyük deformasyonlar vardı.Ama kuran-ı kerim inanılmaz bir
kitap.Adeta dünyanın kullanma kılavuzu gibi.Çünkü aradığınız her sorunun
cevabını kendinizi vererek okursanız bulabiliyorsunuz.Bu süreçten geçerken bir
çok kitap okudum.Hadis kitapları,ilmihaller,makaleler ve tasavvuf üzerine
yazılan bir çok eser.Her gün yeni bir şey öğrenerek devam etti bu.Okumayı çok
severim.Bizlere ilk gelen Alak suresinin ilk kelimesiydi oku.Benim kendi
çevreme ve dostlarıma söylediğim hep bu.Okumalısınız.Çünkü Allah bizlere akıl
vermiş,bizi tüm kainatta farklı kılan bu özelliğin hakkını vermeliyiz.Ben pek
sağı solu dinlemekten haz etmem.Araştırır,öğrenir ve geçirebildiğim kadar
hayatıma geçirmeye çalışırım.Bir başkasının yorumladığı doğru eğer benim
kitabıma da uyuyorsa dinlerim.Ama dediğim gibi araştırmak ve öğrenmek mühim
olan.İslam dini o kadar mükemmel ve hümanist ki aslında.Maalesef bizler bunu
önyargılarımızın arasına atıp,yaşamaya korkuyoruz.İslam bir kadının örtünmesini
şöyle açıklar.Bir çakıl taşı ve bir elmasla.Misal çakıl taşını her yerde bulabilirsin.Saklamana
gerek kalmaz.Ama bir elması alıp,kadife keselerde, kasalarda saklarsın. Değerlidir
çünkü.Herkesin gözlerinin dokunmasına razı olmazsın.Kadın da elmas
gibidir.İslam kadını bir kraliçe değerli bir elmas gibi görür.Korunması ve
saklanmasını incitilmemesi adına ayetlerde belirtir.Benim anlayışım da bu yönde
değişti.Ama bir kadının kendine yapabileceği en güzel şey Allah’ın ayetini
taşıyabilmek.Ama hakkıyla.Bir tekstilden ibaret olmadığının anlamına
vararak.Hiç beceremem sanıyordum ama hayatıma o kadar güzel adapte oldu
ki...Yolum hak yolu dedim.Madem bu yola girdim.Hakkıyla yapayım istedim.Ve ne
zaman nefsim ters bir şey söylese...Tek bir cümle kuruyorum.Hakkın hatrı
Âlâdır,başka hatra fedâ edilmez diyorum.
Ben de Eyvallah diyorum ve çok teşekkür ediyorum. Bu güzel, samimi, içten paylaşımlarınız için. Çekinmeden, açık yüreklilikle aktardığınız için. Umarım anlattıklarınız değişmek isteyen insanlara örnek olur ve hatta rol model. Kapalılığın, ya da kapanan insanların da farklı kesimlerden olabileceğinin çok güzel bir örneğisiniz. Çok teşekkür ederim.
Sevgi ve saygılarımla...
İbrahim Akgün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder